Tanışalım

Hakkımda
Ben Kimim?

İnsanın kendini anlatması oldukça zor. Nereden başlayacağını bilemiyor.

Öncelikle ben genelde uzun ve zor ismimle bilinirim: Mefküre Figen Küçükkoner Kırca! Kısaca ben Figen’im. Hayatta herşeyden önce insanın kendisinin önemli olduğunu ve buna değer vermesi gerektiğine inanmış bir insanım.

27 mayıs 1970 doğumluyum. Eskiden 27 mayıs’lar bayramdı, çocukken “ben doğdum diye mi bayram olmuş, toplar atılıyor?“ diye sorarmışım. Kendimi o zamandan hayatın merkezine koymuşum demek ki! Bu sebeple midir bilmem; geriye dönüp baktığımda, istediğim şeyleri, kafama koyduklarımı genelde yaptığımı görüyorum.

Boğaziçi Üniversitesi’nde okumak bunlardan biriydi...1993’te Ekonomi’den mezun oldum. Mezun olduğum zamanlar “Japanese management“’in pek revaçta olduğu zamanlardı. Ben de hem bu tür dersler alarak hem de Japonca öğrenerek bu sürece dahil oldum. Ardından kafama koyduğum üzere Japonya’ya MBA yapmaya gittim. Babam “Japonya güvenli yerdir, Amerika olsa göndermezdim.“ dedi, dediğine de pişman oldu! Çünkü bu 2 senenin 4 ayını Los Angeles’ta University of Southern California’da misafir öğrenci olarak geçirdim. Çok şey öğrendiğim, hayatıma farklı bakış açıları kattığım 2 sene geçirdim. Ama acı da çektim çünkü evlenmek üzereyken herşeyi bırakıp gitmiştim…

Evet ben Mehmet’in eşiyim. Evliliğimi 2 sene ertelediğim Mehmet’le 26 senedir beraberim. İyisiyle kötüsüyle beraber büyüdüğümüz seneler…

Ve ben Yiğit’in annesiyim. Artık bir genç yetişkin annesi. 9 ay büyük bir mutluluk ve heyecanla taşıdığım oğlumu kucağıma aldığım ilk anı hiç unutmayacağım. Bu ilk anki kadar muhteşem, her dönem başka şekillerde hissettiğim sıcaklığını Allah hayatımdan eksik etmesin.

Ben bir pazarlamacıyım. ToyotaSa’da finansta başlayan kariyerimi, ben “pazarlamacı“ olacağım diyerek değiştirdim. 10 yıl bu alanda farklı görevler aldım. Pazarlamayı gerçekten içime sindirdiğimi düşünüyorum ve çok seviyorum. Bu yılların büyük çoğunluğunu geçirdiğim Eczacıbaşı Topluluğu ve benim için artık bir markadan öte olan NIVEA’yı her zaman gururla, sevgiyle yüreğimde taşıyorum.

Ve ben bir koçum. 2005 yılında hayatıma girdi ve bana çok iyi geldi koçluk. Önceleri sadece kişisel gelişim için merak saldığım bir konu gibiydi. Sonra hayatıma kattıklarını görünce daha da ileri gidip koç oldum. Sonunda, bu çoşku içimde öyle bir taşma noktasında geldi ki 2007 senesi haziran ayında koçluğu profesyonel olarak yapmaya karar verdim.

Profesyonel anlamda bakıldığında; kendimce üst noktalarda bir yere geldiğim kariyerime böylece sıfırdan başka bir mesleğe başlayarak devam ettim. Hayatıma böyle odaklanmaya karar verdim ve LIFEFOCUS ismi buradan çıktı. Aslında bu benim de bir anlamda hayatımın odağı...

Bugün geldiğim noktada; bu kıymetli odağımı kaybetmeden, binlerce saat koçluk verdim, projelerde yer aldım, eğitimler ve gelişim programları yürüttüm. Ne mutluyum ki; eğitim hayatımdan başlayıp iş hayatımda devam eden çokuluslu ortamlarda bulunmayı, farklı kültürlerden insanlarla birarada olmayı koçlukta da başarabildim. Bugüne kadar 20’den fazla farklı ülkeden; farklı sektörlerde ve çok çeşitli işlerde çalışan insan ile çalıştım!

Bu güne nasıl geldim?

Koçluk bireylerin şu an oldukları yerden olmak istedikleri yere gitmelerine yardımcı olan güçlü bir araç. Bunu, öncelikle, kendilerine ayna tutarak, farkındalıklarını artırarak yapan bir süreç. Böylece insan hayatta ne istediğinin ve içindeki gerçek potansiyelin farkına varıyor ve değişime doğru adım atabiliyor.

Bugün, birçok alandaki eğitimde ya da kişisel gelişim kitaplarında insanın önce kendisine odaklanması ve her şeyin buradan başladığı dersini almak mümkün. O zaman sorulacak sorular:

  • Hayatın benim için anlamı ne?
  • Ben gerçekten ne istiyorum?
  • Benim için hayatta en önemli şey ne?

Bunları sorgulamak ve anlam çıkarabilmek için kullanıbilecek birçok yöntem ve araç var. Hangisini seçeceğine bazen insan bilinçli karar veriyor, bazen de karşısına çıkıveriyor. Bazen de bunların hiç farkına varmadan yaşayıp gidiyor.

Benim için bu süreç koçlukla tanışmamla başladı. Sonrasında hayata bakış açımın ve kendimin değiştiğini gördüm. Bu değişimin olumlu etkilerini öncelikle aile ve iş çevreme nasıl yansıdığını. Sonuç olarak, anladım ki, koçluğun yardımıyla hem kendime hem de başkalarına hayat yolculuklarında inmek istedikleri istasyona varmak için yardım edebileceğim.

Bunu anlamak benim için sanki hayatın şifresini çözmek gibi oldu! Aynı zamanda büyük bir heyecan ve çoşku getirdi içime. Hayatta gerçek tatmin ve huzurun insanın değerleriyle örtüşen bir hayat yaşamasıyla mümkün olacağının farkına vardım. Bir adım daha giderek, insanların daha mutlu ve huzurlu bir hayat yaşayabilmelerine katkıda bulunabilmek ve bunun için onlara bir şekilde dokunmak benim misyonum oldu.

İnsanlara dokunabileceğim ve onların hayatlarına katkıda bulunabileceğim alanları belirledim: Birey olarak hayattaki duruşlarında, anne babalarsa istedikleri gibi bir ebeveyn olma yolunda veya kariyer ve liderlik yolculuklarında destek verebilmek için çalışmaya karar verdim.

Kurumsal hayattaki tecrübelerim ve gözlemlerim kariyer ve liderlik alanında çalışabilmek adına bana güç verdi. Anne olmakla başlayan ve her geçen gün daha da fazla inandığım çocuk ve ebeveyn arasındaki ilişkinin sihri ise beni anne baba koçluğu alanına yakından eğilmeye itti. Bunun ne kadar güçlü ve etkili bir ilişki olduğunu biliyorum. Bu ilişkinin iyileştirilmesi adına yapabileceğim en ufak bir katkının hem çocuğun ve ailenin hayatına hem de tüm topluma yapacağı etkinin farkındayım. Bunu başarabilmek adına çalışmak en büyük heyecan kaynağım.

Böylece sunduğum hizmetleri leaderFOCUS, parentFOCUS ve careerFOCUS olarak ayrıştırdım.

Aslında hepsinin birleştiği yer, hayatımızda yaşadığımız değişiklik ve geçiş süreçleri. Temel amacım bu süreçlerde bireylere ve kurumlara destek olabilmek.